Şu sıralar söylemeye çekiniyorlar sanırım ama geçen yakın zamanda ‘’şahlanıyor’ ’dedikleri ülke ekonomisi freni patlamış kamyon gibi gidiyor. Üstelik yol üzerinde bir kaçış rampası da görünmüyor gibi. Alınan önlemlerin de pek bir işe yaramadığı en basitinden manavdan, kasaptan, marketten evimize girenin az, cebimizden çıkanın çok oluşundan aşikâr.
Hal böyle olunca bazı kısıtlamalara gidilmesi kararları almak için kollar sıvandı. Daha 2024’e girmeden bit takım vergilendirmelerde artışla bismillah demiştik. Yani ilk fatura vatandaşa kesildi. Sonrasında birileri, bir de kendimize bakıverelim aydınlanması yaşamış olmalı ki; Cuma namazlarına bile onarca lüks araçlık konvoylarla giden devlet erkanı, bir yerlere toplu ve otobüsle giderek kameralara görüntü verdiler. Sadece personel gideri aylık bir milyar olan Diyanet işlerinin başkanı Ali Erbaş’ın yaklaşık değeri 16 milyon olan son model Audi A8 marka arabası da, tasarruf tedbirleri kapsamında iade edildi. Acaba halk, kelimenin tam anlamıyla açlıkla terbiye olurken; kaynağında sadelik, tevazu, gösterişsizlik olan bir dini temsil eden kurumun başındaki şahsın son model bir araç kullanmakta beis görmemesi insanları rahatsız etmeseydi, bu durum kamuoyunda gündem olmasaydı yine de iade edilecek miydi o araç? Ama son sözü halkın söyleyeceği unutuldu sanırım. Son seçimlerde hatırlandı ki halk; ben evime et alamıyorken, sen son model araçlara binip bana ekonomimiz şahlanıyor diyemezsin demiş oldu. E ne diyelim bir musibet bir nasihatten iyidir.
Öte yandan kötü giden ekonominin bir diğer faturası da eğitim sistemine ve öğretmenlere kesildi. Bu ülkede yıllardır atanamayan öğretmenler diye, gündem olmayan bir gündem var. Bu ülkede 4 yıllık lisans öğrenimini tamamlamış, atanamamış, öğretmenlik dışında her işi yamak zorunda kalarak itibarsızlaştırılan binlerce genç öğretmen var. Öğretmen olarak özel okullarda, dershanelerde, sözleşmeli kadrolarda 7 bin,10 bin gibi rakamlara tabiri caizse suyu sıkılırcasına çalıştırılan öğretmenler var. Ne ücret belirlemesinde ne de çalışma saatlerinde yasal bir alt-üst sınır belirleme yok. Serbest piyasanın dişlileri arasında öğütülüp duruluyor öğretmenler. Bu karamsar tabloda bir iyileştirme beklerken öğretmenleri daha da kara haberler karşılıyor şu sıralar. Zira tasarruf tedbirleri kapsamında öğretmenleri yakından ilgilendiren radikal kararlar için de, kanun taslağı hazırlanmış durumda. Peki neler var bu taslakta?
Atamalar yüzde 50 KPSS yüzde 50 mülakat ile yapılacak.(mülakat ve torpilin birbiriyle ilişkisi yeterince kaygılandırıyor zaten)
Atanan öğretmenler bir yıl Milli Eğitim Akademisinde staj görecek
Bu akademiye giriş kpss puanı ile öğretmenliğe atama akademi başarı puanı ile yapılacak.
Akademide öğretmenler hem teorik hem de uygulamalı derslerde ayrı ayrı değerlendirilecek
Yani öğretmenlere öyle 4 yıl okudun bitti sanma, asıl survivor yeni başlıyor demiş olunacak
Ayrıca Akademide öğretmenler 23 bin TL maaş alacak.
Öğretmenleri karamsarlığa iten bir diğer konu da; bundan sonra kamuda emekli olan personel sayısı kadar atama yapılacağı haberi. Bu durumda gözler hemen her alandaki yıllık emekli sayısına çevrildi. Çünkü, Türkiye’de insanlar emekli olmaya yanaşmıyor. Zira emeklilerimizin hali ortada. Bu durumda insanları zorunlu emekliye ayırmaya dönük bir yasa çıkarılmayacaksa, bu kararın tek amacı atama sayısını azaltmak olarak okunur. Oysa üniversiteler cenneti olan ülkede, her şehirde açılmış olan, vasıfları sorgulanır üniversitelerden her yıl binlerce genç mezun olurken atama sayıları emekli olanlar kadarla mı sınırlı tutulacak? Peki onca iş gücü nerede istihdam olacak? Bunlara bir cevap yok.
Bu tabloyla; zaten atanamıyorduk artık hiç atanamayız diye kara kara düşünen öğretmenler de kapkara bir dehlize düştüler.
Eğitim bir ülkenin bel kemiği, geleceği ve madem öğretmenler de onu inşa eden neferler; "öğretmenlik kutsaldır " sözünün içini bu denli boşaltmadan mesleğe maddi ve manevi hakkı verilmeli aksi halde bizi o dehlizlerin içinde yetişen bir gelecek bekliyor.