Yazarımız Sayın Derya Süer 'in yazısı şöyle...Her şey seninle başlar!Ünlü heykeltıraş michelangelo sormuşlar: Üstad, bu kadar güzel heykelleri nasıl yapabiliyorsun? Michelangelo tevazu ile cevap vermiş: Ben hiçbir şey yapmıyorum. O güzellikler taşın içinde zaten var. Ben sadece fazlalıkları atıyorum. Ben özgüveni bu konuya benzetiyorum; içimizde özgüven zaten var. Bizim tek yapmamız gereken fazlalıkları atmak. Bugün sana özgüven problemi yaşayan insanların sıklıkla içine düştüğü bir hatadan bahsetmek istiyorum. Kendini önemseme yanılgısı bu yanılgıya düşen insanlar şöyle düşünür; bir mağazaya girdim, herkes beni izliyor. Ben sınıfta söz alacağım o an herkes dikkatli bir şekilde bana bakıyor, beni eleştirecek. Benim hakkımda yorum yapacak. Ben bir lokantada yemek yiyeceğim. Evet, aldığım kaşık çatal ile yemek yerken insanlar beni izleyecek ve böyle bir algı hatasına düşen insanlar sanki her anı kocaman bir sahnede binlerce kişinin önünde konuşuyormuş, konuşma yapıyormuş gibi hissederek gergin ve sıkıntılı yaşarlar. Düşünün ki; hoca bir şey sordu, sınıfta ve sen de söz almak istiyorsun. O sorunun cevabını biliyorsun. Sınıfın kaç kişi hiç fark etmez. 30, 40, 50 ve söz almaya kadar geçen sürede aklında düşünceler çok hızlı bir şekilde geçmeye başlar. Ya beni izlerlerse, ya beni takip ederlerse ya hakkımda olumsuz yorumlarda bulunurlarsa… Bu düşüncelere rağmen söz aldım ve içinde düşünceler iyice akmaya devam ediyor. Bu sefer bak görüyor musun! Kesin bana bakıyorlar. Benim hakkımda olumsuz düşünüyorlar. Belki içlerinden bana küfrediyorlar işte kısır döngüye girmiş olduk. Kaygı kaygıyı getiriyor, gitgide artmaya başlıyor. Aslında belki de hiç olmayan bir şey için çok fazla kaygılanıyorsun. Ve çok fazla kaygılandıran için hiç olmayan bir şey adına sesin gerçekten titriyor. Biz buna psikolojide kendini gerçekleştiren kehanet diyoruz. Böyle durumların altına temelde şöyle bir varsayım yatıyor, bütün insanlar diğerlerini çok detaylı bir şekilde inceler ve olumsuz şekilde yorum yapmaya meyillidir. Peki durum gerçekte böyle mi? Aslında bu sorunun cevabı kendimizde. Peki biz diğerlerini ne kadar fark ediyoruz? Senden bir ricam var. En son yaşadığın günü bir düşün. O gün karşılaştığın insanları, garip davrananlar var mıydı içinde; hatırlayabiliyor musun? Peki garip davrandığını düşündüğün insanlara ne kadar düşündün, üzerinde ne kadar durdun? Çok kötü şeyler düşündün mü? Sen garipte davranmıyorsun sadece heyecanlanıyorsun. Binlerce insanla görüştüm. Bugüne kadar birçoğuna sordum, diğer insanların ne yaptığının farkında mısın? Onları ne kadar önemsiyorsun diye. Çoğu aslında insanların kendisiyle meşgul. O an ben ne yapıyorum, dünya tarafından nasıl algılanıyor diye düşünüyorlar. Diğerlerinin yaptığına çok da dikkat etmiyorlar. Bir hayal kuralım beraber. Düşünün ki insan zihni beyni, bedeni bir gemiden ibaret. Biz beynimizin orada bir kaptan köşkü var ve orada kontrol ediyoruz. Bu uzay gemisi gibi varlığı sonrasında bu gemiyi kontrol ettiğimiz zaman herkes kendi gemisiyle meşgul gemideki bir ufak aksama motorundaki bir sıkıntı ya da bir titreşim, bir arıza işareti biz fark ediyoruz. Çünkü o geminin içinde biz varız. Herkes kendi gemisini kontrol ediyor ve herkes kendi gemisiyle meşgul ve şöyle bir şey evet garip bir davranabilirsin. Heyecanlanmaktan öte diğer insanlar buna bakarlar aaa derler geçerler üzerinde çoğu zaman 5 dakika bile düşünmezler. Burada önemli olan şey bizim algıladığımız. Sanki diğer insanlar bizi izliyorlar. Evet bakıyor olabilirler ama hakikaten bizim düşündüğümüz kadar bizi merkeze almıyorlar. Bizim yaptığımız hataları o kadar dikkate almıyorlar. Ben şuna çok dikkat ediyorum, bir insan rezil olduğunu düşünüyorsa rezil olur. Diğer insanların karşısında o psikolojiye girerse rezil olur ama rezil olduğunu düşünmüyorsan hiçbir sıkıntı yok. Yarın bu süreci tersine çevirmeni istiyorum. Diğer insanları bir izle bakalım ne yapıyorlar, nasıl hatalar yapıyorlar ve sen bunun üzerine ne kadar duruyorsun? Kendimde gözlemlediğim şey başkalarında da var. Bunun sana fayda sağlayacağından eminim. İnsan kendisi ile barışık olduğu zaman, hayatı o vakit anlam buluyor. İnsanlarda en çok boşluk oluşturan durumlar her daim kişinin kendini tam olarak tanıyamaması ve yaşadıklarını anlamdıramamasıdır. Heykeltraş üstadının örneğindeki gibi; her türlü kişilik özellikleri her insanın içinde potansiyel olarak vardır; bu potansiyeli nasıl ve hangi şekilde ortaya çıkardığımızdır bizi var eden hallerimiz. Bir yerden başlamak gerekiyorsa en başta kendinden başlamalısın; tanımaya, anlamaya, hissetmeye ve kendini bilmeye… Bunlar tam olunca insan ilişkilerinde de anlamlı ilişkiler, sağlıklı ilişkiler kurmuş oluyorsun. İnsan ayrıca, boşluğa açık bir haldedir; eğer tamamlanamamış bit karakter hali varolunca, bu boşluğun içi; korku, endişe, kaygılarla dolmaktadır. İnsanın kendini sevmeyi ve içindeki güzellik hallerini ortaya çıkarıldığı kadarıyla mutlu olur; gerisi ise yanılgıdır. İnsan kendi ile başlayıp, kendi çevresine yaydığı koku kadar iyidir. Özüyle iyi olan, sözüyle anlam sevgi bulur… Sevgiyle kalın…
Yaşam
Yayınlanma: 12 Kasım 2023 - 23:36
Psikolog Derya Süer Yazdı; Her şey seninle başlar!
Gazetemizin yazarı sayın Derya Süer bu hafta önemli bir konuyu ele aldı.
Yaşam
12 Kasım 2023 - 23:36
İlginizi Çekebilir