BREAK TİME Sanırım yaşamayan yoktur.BREAK TİME Sanırım yaşamayan yoktur. Hayatta bazı anlarda, insanın içinden hiçbir şey yapası, söyleyesi, yazası hatta düşünesi bile gelmiyor. Bu anları, uzun zamanlara dönüştürmeyip; hayatın içerisinde bir nefes, bir mola ya da popüler kültürün deyimiyle bir ‘’break time’’ olarak değerlendirmek işimize yarayabilir. Yoğun yaşam devinimi içinde, sadece beden değil ruh da yoruluyor. Hele ki, bizim ülkemiz gibi güncel akışın hızlı ve hareketli olduğu ülkelerde, ruhen ve zihnen yorulmamak namümkün gibi. Sürekli gergin, hareketli, bol tartışmalı siyasi gündem, yılın 365 gününün her birinde eksik olmayan kadın cinayetleri, ekonomi, trafik kazaları, bin bir çeşit tatsız haber….Biraz dijital detoks yapayım diye niyet etseniz; iki gün içinde uzak kaldığınız şeyler, eskimiş bile sayılabilir. Gerçi bu yalnızca bizim ülkemiz özelinde yaşanan bir durum da değil, küresel dünyanın her köşesi için geçerli bir realite. Öte yandan sürekli olarak gündeme haiz, güncel kalayım derseniz de; yorgunluğu göze alacaksınız ta ki bedeniniz isyan bayrağı çekip bir’’ break time’’a sizi sokana kadar. Kadim medeniyetlerin, ruh ve beden bütünlüğüne dair çeşitli inanç ve ritüelleri var. En genel anlamıyla ruh ve bedenin; aynı anda, aynı yerde, aynı duyguda kalmasıyla ilgili olan bu ritüellerden birçoğu günümüz popüler kültüründe, karşılığını yeni tip spritüel inanç ve öğretilerde buluyor. Tam karşılamıyor olsa bile envai çeşitler ve her gün bir yenisi ekleniyor üstüne. Bu durumda, su gibi her kabın şeklini alan ‘’muhteşem kapitalizm’’ da durmamış, akıllı telefonlarımıza indirebileceğimiz çeşit çeşit aplikasyonlar bile üretmiş bulunuyor. Belki de, bu da bir akım ve zamanla yerini başka bir şeye bırakacak. Neticede yapay zeka bizi bizden iyi tanıyor ve neredeyse ışık hızında ilerliyor. Ama hiçbir şeyin ruhumuzdaki bu yorgunluğu gidermeye yetmediği şimdilik ortada. Şimdi ben de bir mola anındayken, nerede okuduğumu hatırlayamadığım bir hikaye geldi aklıma: Meksika’da İnka tapınaklarına çıkmak isteyen bir grup Avrupalı arkeolog, birkaç yerli rehberle birlikte yola koyuluyor. Dağın tepesindeki tapınaklara giden uzun yolu, kısa bir sürede yarılıyorlar. Aynı hızda biraz daha yol aldıktan sonra, yerliler kendi aralarında konuşup birden yere oturuyor ve öylece beklemeye başlıyorlar. Tabi Avrupalı arkeologlar buna bir anlam veremiyor. Saatler sonra yerliler kendi aralarında konuşup tekrar yola koyulduktan sonra tepedeki görkemli İnka tapınaklarına varıyorlar. Arkeologlardan biri yaşlı rehbere soruyor: ’’Hiç anlayamadım niye yolun ortasında oturup saatlerce yok yere bekledik?’’ Yaşlı rehber: ’’Çok kısa sürede çok hızlı yol aldık, ruhlarımız bizden çok uzakta kaldı, oturup ruhlarımızın bize yetişmesini bekledik.’’ demiş. Kıssadan hisse; bu baş döndüren hızda, ruhumuz bedenimize yetişsin diye(tıpkı Meksikalı yerli rehberler gibi) hepimizin, ben diyeyim bir molaya siz deyin bir ‘’break time’’ a ihtiyacımız var. Aksi halde bu yorgunluk ve hız her şeye gebe gibi duruyor.
Genel
Yayınlanma: 13 Şubat 2024 - 13:03
Gazetemizin ve Kitap yazarı sayın Sema Çelik Yazdı.BREAK TİME Sanırım yaşamayan yoktur.
Gazetemizin çok değerli yazarlarından eğitimci Araştırmacı ve Kitap yazarı sevgili Sema Çelik Yazdı. Bakın konu çok önemli....
Genel
13 Şubat 2024 - 13:03
İlginizi Çekebilir