Kadın olmak zor. Nesi zor diyenleri duyuyor gibiyim. Dünyada hele Türkiye’de kadın olmak… Bir kere doğduğun an başlıyor zorluklar bir de doğuda yada güney doğuda yaşıyorsan iki katına çıkıyor bu zorluklar. Kız doğduğun için annene yapılan eziyetlerle başlar her şey kız doğurdun diye başının etini yiyen ailenin, sonra bu eziyetler sen büyüdükçe sana doğru dönmeye başlar. Evde varlığın, değerin ahırdaki hayvandan bile daha azdır. Erkek kardeşlerine ezdirilirsin sesin soluğun çıkmaz çıkamaz. Zoraki okula gönderilirsin ilk okulu bitirebilirsen gerçekten çok şanslısındır. Yaş on iki, on üç olunca uygun bir paraya satılır koca evine sürülürsün. Asıl eziyetin yeni başlamıştır. Daha kendin çocukken bir bakmışsın ki hamilesin bir elinde oyuncak bebeğin, kucağında doğurduğun bebeğin. Oyuncak bebeğini bir köşeye saklarsın bebeğin büyüyünce oynasın diye tabii kız doğurduysan vay haline. Yediğin dayakların haddi hesabı yoktur sadece eşinde değil kaynana, kayın peder vs. hakaretleri küfürleri saymıyorum. Gün olur canına tak eder artık bir cesaret ayrılmak istersin çocuklarını bırak git derler elini ayağını bağlarlar çocukların için dayanırsın. Artık öyle bir seviyeye gelir ki çocukların için bile çekilmez bir hal olur hayat. Babadır anadır deyip geri dönmek istersin ‘biz seni gelinlikle verdik kefenle geri alırız’ diyerek gerisin geri o cehenneme yollarlar. Canına yetmiştir artık ya intihar eder yada ayrıldın diye cinayete kurban gidersin. Nihayet babanın isteği olmuştur artık kızını kefenle sokmuştur evine. Dövünmeye başlar ben ne yaptım diye olan olmuştur artık, olan geride kalan o küçücük çocuklara olur annesiz babasız sevgisiz nefretle büyüyen çocuklar kalır geride. Daha bu gün bile gelinini öldüren kayın pederin haberini izledim nasıl bir ailedir ki bu eziyet çekmiş şiddet görmüş yetmemiş canından olmuş kızlarının cenazelerini bile sahiplenmeyen insanlarda var ve bu cenazeye yine kadınlar sahip çıkmış.
Birde bunun büyük şehirlerde yaşanılan kısmı var. Çalışan kadınsanız ve çocuklarınız varsa ve çocuklarınıza bakacak kimse yoksa baya kötü bir haldesiniz demektir. Evde anne olmanız gerek, eş olmanız gerek, ev işleri yemek, çocuk bakımının yanında kendinize de bakmanız eşinize hoş ve güzel gözükmeniz gerek, hasta olma yada kendinize vakit ayırma gibi bir lüksünüz yok demek. İş yerinde hatasız bir şekilde çalışan olmanız gerek, her sorumluluğunuzu kırk parçaya ayrılıp yapmanız gerek. Bunu yanında çalışan bir bayan olarak iş yerinde uğradığınız tacizlerde bunlarında cabası oluyor. Kızlar diri diri mezara gömülüyordu dedik cahiliye döneminde aslında şimdide o zamankinden farksız bir cahiliye döneminde yaşıyoruz kadını sadece cinsel bir obje olarak gören kadını günah unsuru olarak tanımlaya ve kadın denildi mi kadınlar şeytandır diyen bir toplumda yaşıyoruz maalesef. Çok güzel bir yazı okumuştum. ‘kadınlar şeytandır deyip benim annem bir melektir diyen erkekler ayrı bir araştırma konusu olsa gerek.’ Buna tüm kalbimle katılıyorum.
Birde kadın mı ne derdi olur diyenlere işlenen kadın cinayetleriyle yanıt vermek istiyorum:
İstanbul Ümraniy'de savcılığa "Beni öldürecek" diye şikayette bulunduğu dini nikahlı eşi tarafından öldürülen Arzu Yıldırım'dan geriye kimsesiz 2 çocuk ve "Bu ülkede kadınları koruyacak kimse yok mu?" sorusu kaldı. Diyar bakır'lı Nahide Opuz'a eşinin yaptığı işkenceye rağmen hiçbir önlem alınmaması üzerine AİHM'in mahkum ettiği Türkiye'de kadın cinayetleri listesi, kadınların katilini ihbar etmesine rağmen önlem alınmadığını gözler önüne seriyor.
Sadece basına yansıyan kadın cinayetlerinde bazıları bu gerçeği görmeye yetiyor;
*18 Mayıs 2009 tarihinde Sapanca ilçesi Gazipaşa Mahallesinde meydana geldi. Huriye Bekçi çocukların görmek ve eşinin tehditleri hakkında suç duyurusunda bulunmak için Sakarya Cumhuriyet Savcılığına başvurdu. Bekçi başvurunun üzerinde bir gün geçmeden şikayet ettiği eşi tarafından 8 kurşunla öldürüldü.
*21 Temmuz 2009'da şiddetli geçimsizlik nedeniyle üç aydan beri ayrı yaşadığı eşinin cep telefonlarına gelen mesajları bahane eden 32 yaşındaki Tahir Daşdanoğlu, hemşire eşi Dilek Daşdanoğlu'nu kafasına tek kurşun sıkarak öldürdü.
*Şubat 2008'de Vanın Bostaniçi Beldesi'nde Beyaz Alkan eşi Ömer Alkan tarafından öldürüldü. 5 çocuğu vardı.
*9 Ağustos 2010'da 4 çocuk annesi Zübeyde Kılıç, boşandığı eski eşi tarafından Beyoğlu'nda çalıştığı tekstil atölyesinde bıçaklanarak öldürüldü.
*13 Subat 2009 Nural Özkan defalarca şiddet gördüğü için başvuru yapmasına rağmen hiçbir önlem alınmadığı için eşi tarafından evinde kafasına sıkılan tek kurşunla öldürüldü. Özkan'ın babasının öldürmesine karşı koyan kızı Gamze Özkan'da kurşunları hedefi oldu ve yaşamını yitirdi. Özkan'ın savcılık ve polise defalarca başvuru yaptığı ve boşanma davası açtığı sonradan öğrenildi.
*21 Ekim'de 2010'da Ankara 16. İcra Hukuk Mahkemesi Yazı İşleri Müdürü Nejla Yıldız, kızının eski erkek arkadaşı tarafından otobüs durağında defalarca bıçaklanarak öldürüldü. Diğerlerinde olduğu gibi yine Yıldız'ın kızı ile birlikte tehdit aldıklarına dair başvuru yaptıkları ortaya çıktı.
*17 Aralık 2010'da Ayşe Paşalı, boşandığı eşinden defalarca şikâyetçi oldu ve koruma talebinde bulundu. "Öldürüleceğim" diyen Paşalı Sokak ortasında ihbarda bulunduğu katili tarafından öldürüldü.
*8 Şubat 2011'de Arzu Yıldırım iki gün önce savcılığa "Beni öldürecek" diye başvuru yaptığı dini nikahlı eşi tarafından sokak ortasında 8 kurşunla öldürüldü.
Birde bunun büyük şehirlerde yaşanılan kısmı var. Çalışan kadınsanız ve çocuklarınız varsa ve çocuklarınıza bakacak kimse yoksa baya kötü bir haldesiniz demektir. Evde anne olmanız gerek, eş olmanız gerek, ev işleri yemek, çocuk bakımının yanında kendinize de bakmanız eşinize hoş ve güzel gözükmeniz gerek, hasta olma yada kendinize vakit ayırma gibi bir lüksünüz yok demek. İş yerinde hatasız bir şekilde çalışan olmanız gerek, her sorumluluğunuzu kırk parçaya ayrılıp yapmanız gerek. Bunu yanında çalışan bir bayan olarak iş yerinde uğradığınız tacizlerde bunlarında cabası oluyor. Kızlar diri diri mezara gömülüyordu dedik cahiliye döneminde aslında şimdide o zamankinden farksız bir cahiliye döneminde yaşıyoruz kadını sadece cinsel bir obje olarak gören kadını günah unsuru olarak tanımlaya ve kadın denildi mi kadınlar şeytandır diyen bir toplumda yaşıyoruz maalesef. Çok güzel bir yazı okumuştum. ‘kadınlar şeytandır deyip benim annem bir melektir diyen erkekler ayrı bir araştırma konusu olsa gerek.’ Buna tüm kalbimle katılıyorum.
Birde kadın mı ne derdi olur diyenlere işlenen kadın cinayetleriyle yanıt vermek istiyorum:
İstanbul Ümraniy'de savcılığa "Beni öldürecek" diye şikayette bulunduğu dini nikahlı eşi tarafından öldürülen Arzu Yıldırım'dan geriye kimsesiz 2 çocuk ve "Bu ülkede kadınları koruyacak kimse yok mu?" sorusu kaldı. Diyar bakır'lı Nahide Opuz'a eşinin yaptığı işkenceye rağmen hiçbir önlem alınmaması üzerine AİHM'in mahkum ettiği Türkiye'de kadın cinayetleri listesi, kadınların katilini ihbar etmesine rağmen önlem alınmadığını gözler önüne seriyor.
Sadece basına yansıyan kadın cinayetlerinde bazıları bu gerçeği görmeye yetiyor;
*18 Mayıs 2009 tarihinde Sapanca ilçesi Gazipaşa Mahallesinde meydana geldi. Huriye Bekçi çocukların görmek ve eşinin tehditleri hakkında suç duyurusunda bulunmak için Sakarya Cumhuriyet Savcılığına başvurdu. Bekçi başvurunun üzerinde bir gün geçmeden şikayet ettiği eşi tarafından 8 kurşunla öldürüldü.
*21 Temmuz 2009'da şiddetli geçimsizlik nedeniyle üç aydan beri ayrı yaşadığı eşinin cep telefonlarına gelen mesajları bahane eden 32 yaşındaki Tahir Daşdanoğlu, hemşire eşi Dilek Daşdanoğlu'nu kafasına tek kurşun sıkarak öldürdü.
*Şubat 2008'de Vanın Bostaniçi Beldesi'nde Beyaz Alkan eşi Ömer Alkan tarafından öldürüldü. 5 çocuğu vardı.
*9 Ağustos 2010'da 4 çocuk annesi Zübeyde Kılıç, boşandığı eski eşi tarafından Beyoğlu'nda çalıştığı tekstil atölyesinde bıçaklanarak öldürüldü.
*13 Subat 2009 Nural Özkan defalarca şiddet gördüğü için başvuru yapmasına rağmen hiçbir önlem alınmadığı için eşi tarafından evinde kafasına sıkılan tek kurşunla öldürüldü. Özkan'ın babasının öldürmesine karşı koyan kızı Gamze Özkan'da kurşunları hedefi oldu ve yaşamını yitirdi. Özkan'ın savcılık ve polise defalarca başvuru yaptığı ve boşanma davası açtığı sonradan öğrenildi.
*21 Ekim'de 2010'da Ankara 16. İcra Hukuk Mahkemesi Yazı İşleri Müdürü Nejla Yıldız, kızının eski erkek arkadaşı tarafından otobüs durağında defalarca bıçaklanarak öldürüldü. Diğerlerinde olduğu gibi yine Yıldız'ın kızı ile birlikte tehdit aldıklarına dair başvuru yaptıkları ortaya çıktı.
*17 Aralık 2010'da Ayşe Paşalı, boşandığı eşinden defalarca şikâyetçi oldu ve koruma talebinde bulundu. "Öldürüleceğim" diyen Paşalı Sokak ortasında ihbarda bulunduğu katili tarafından öldürüldü.
*8 Şubat 2011'de Arzu Yıldırım iki gün önce savcılığa "Beni öldürecek" diye başvuru yaptığı dini nikahlı eşi tarafından sokak ortasında 8 kurşunla öldürüldü.