LANETLİ ÖLÜME UZAK DEĞİLİZ..!

TAKİP ET

Bu gün içinde bulunduğumuz, tereddüt etmeden ‘Savaş Hali’ dediğimiz, kötü gidişatı yediden yetmişe herkes konuşuyor.

Kimileri konuşurken, yoksul aile çocuklarının ölümleri üzerinde siyasi rant elde etmenin peşinde, kimileri ise hakikatten vicdanları rahatsız olduğu için konuşuyor. Herkesi, vicdanı ve şerefiyle baş başa bırakarak, güncel söylemlere virgül'ü koyalım. Bu günden öte, dün’ü biraz konuşmak lazım. Hani şu 2013 Newroz’unu… Hani şu, Abdullah Öcalan’ın, 2013 Diyarbakır Newroz’unda yaptığı tarihi çağrıyla başlayan ‘çözüm süreci’ mevzusunu. O günleri hatırlarsak, bu güne ve yarına ışık tutarız. Ne denilmişti o çağrıda? “silahlar susacak, gerilla sınır dışına çıkacak ve siyaset dili hakim olacak”… Anlamlı bir çağrıydı hükümet tarafından da kabul görmüştü. Anlayacağınız, Yıllarca süren, on binlerce ‘Kürt,Türk,Çerkez,Laz,Alevi ve Sünni’ insanın ölümüne sebep olan,kanlı bir süreç sona eriyordu. Yaşanılası bir yaşam adına umutlar yeniden yeşermişti. İş ve ekonomi dünyasında hatırı sayılır gelişmeler yaşanmış, Türkiye’nin dünya ülkeleri nezdindeki saygınlığı daha da artmıştı. Artık kimse kimseye silah doğrultmayacak ve düşmanlıklar son bulacaktı. O ne güzel bir müjdeydi …. O ne güzel bir rüya idi … Ama uzun sürmedi. Gelecek nesillere miras bırakılacak olan bu umut kursaklarda düğümlendi kaldı. Yeni bir savaşın içinde bulduk kendimizi. Hem de 90'LI yıllarda tanık olduğumuz savaştan daha derin ve daha hızlı. Ya peki neden böyle oldu? Umutlar bu kadar yeşermiş iken neden yine birbirimize silah doğrultur hale geldik? Bunu yaratan sebepler nelerdi? İsterseniz biraz da bu sebep ve nedenleri kurcalayalım. ‘07 HAZİRAN’ YENİ BİR DÖNEMİN BAŞLANGICIYDI 07 Haziran 2015 seçimleri öncesinde, alışagelmemiş bir seçim rekabeti yaşandı. “Seni Başkan Yaptırtmayacağız” sloganıyla yola çıkan HDP, Haziran Seçimlerine ciddi bir atakla girdi. AKP iktidarı karşısında işlevsiz kalan CHP, MHP ve diğer tüm fraksiyonlar ve siyasi yapılanmalar,kendi başarılarını değil HDP’nın alacağı sonucu beklemeye başladı. AKP’nin gücü karşısında bir varlık gösteremeyen söz konusu, siyasi parti ve oluşumlar, HDP’nin başarısıyla, kendileri zafer kazanmışçasına adeta zil takıp oynamaya başladılar. Çünkü HDP’nin başarısıyla bir nebze de olsa amaçlarına ulaşmışlardı. Ülke genelinde %13,6 oy oranıyla 80 milletvekili TBMM ne gönderen HDP,adeta Türkiye muhalefetinin beklentilerine cevap olmuştu. Bölgede de durum farklı değildi. Van'da her beş kişiden dördünün oyunu alan HDP Diyarbakır başta olmak üzere bölge illerinde de adeta fırtına misali esmişti.. 13 yıldır iktidarda olan AKP'yi, deyim yerindeyse adeta hezimete uğratmıştı. 08 Haziran 2015 tarihiyle ortaya çıkan seçim tablosu, AKP kurmayları ve Başbakan Sayın Davutoğlu’ndan öte Cumhurbaşkanı sayın R.Tayyip Erdoğan’da soğuk duş etkisi yaptı. Türkiye’de “Tek başına iktidar AKP” dönemi kapanıyordu. Sadece AKP’nin iktidarı bitmiyor, seçim meydanlarında gezerek “400 mv. istiyorum” diyen R.Tayyip Erdoğan’nın başkanlık hayali de suya düşüyordu. Anlayacağınız Türkiye’de dengeler alt üst oluyordu. “Hedef 2023 Türkiye” hayalleri kuran bir iktidar zordaydı. Bir çıkış bulması gerekiyordu. Çünkü Kürtlerin siyasi kartları gittikçe güçleniyor Türkiye genelinde kendi iktidarına yönelik muhalif cephe daha da genişliyordu. Tüm bunlar konuşulurken Suruç’ta meydana gelen ve 34 kişinin ölümüyle sonuçlanan ciddi bir katliam yaşandı. Bunun öncesinde Diyarbakır Newroz’unda yaşanan katliam provası vardı. Kimi karanlık eller düğmeye basmıştı. Ceylanpınar’da Polisler evlerinde uyurken enselerinden kurşunlanarak katledildiler. Ve sonrasında olaylar ardı ardına gelmeye başladı. Bombalar patladı. İnsanlar öldü. Siviller katledildi. Köyler-ilçeler yakıldı. Savaş uçakları havalandı,90’lı yıllarda olmayan çoklukla. Kürt coğrafyasındaki yerleşim alanları ve dağlar bombalandı. Anadolu kentlerine polis-Asker tabutları gitmeye başladı. 90 yıllarda olduğu gibi özel hareket TİM’leri, polisler, askerler, PKK gerillalarının cesedine basarak fotoğraf çektirip sosyal medyada paylaşıldı. Öldürülen Kürt kızlarının cesetleri çırılçıplak edilerek, sokak ortasında teşhir edildi. PKK’nin şehir milisleri olan YDG-H ve diğer unsurlar misilleme yapmaya başladı. Yani kan, sudan daha ucuz akmaya başladı… İki-üç aylık sürede yüzlerce kişinin ölümüne sebep olan çatışmalı ortam gittikçe derinleşti. İstikrarın bozulması için pusuda yatanlar zil takıp oynamaya başladı. KİM BU GİDİŞATA 'DUR ' DİYECEK? Ya peki ne yapılmalı? Yıllardır, silah ve bombayla sorun çözemeyen aktörler bu savaşı nasıl durdurabilir? Sivil halk ve STK’lar bu gidişatın son bulması için ne tür strateji geliştirebilir? Bakınız… Karanlık çöker çökmez, Van sokaklarında, Gazze ve Batı Şeria’yı aratmayacak çatışmalar yaşanıyor. Hendekler kazılıyor. Öz yönetimler ilan ediliyor. Polis, cam kapı kırarak ev baskınları düzenliyor. Tüm coğrafya mayın tarlasına dönüşmüş. Siyasi soykırım operasyonları başladı. Seçilmiş belediye başkanları gözaltına alınıyor. Polis ve asker Cenazelerinde, mevcut hükümete yönelik ciddi tepkiler var. "Şehitler ölmez, vatan bölünmez" dönemi kapandı,"benim çocuğum vatana kurban olmasın" dönemi başladı. Sözün özü, gemi battı, batacak. Ama hiçbir şey yapılmıyor. İktidardan palazlanan, havuz medyası, gerilla cenazelerinin sayısını artırarak iktidara yaranmaya çalışıyor, zurriyetsiz adam, sıkıyönetim çağrıları yapıyor. Sistem Muhaliflerinin ve insan yaşamından yana olanların "savaş istemiyoruz, barış hemen şimdi çağrıları ise muhatap bulmuyor. Yani, biz bize kalmış durumdayız. Komşularımızın Çocukları ölüyor, çaresizce seyrediyoruz. Bu ölümler, uzun sürmez bizim de kapımıza da dayanır. Yaşanan tüm acılara rağmen, gec kalmış sayılmayız. Cumhurbaşkanı'nın dan Başbakan'ı na… En üst subaydan en kıdemsiz askere, sesimizi duyurmalıyız. Çatışma bölgelerine gidip, bedenimiz siper etmeliyiz. Dağdayken Kandil ' e, ovada iken HDP 'ye çağrıda bulunmalıyız. Kimilerinize çok aykırı gelebilir. Ama gerekirse, HDP’nin Barış argümanını daha da yükseltmesini ve AKP’nın tüm olumsuz tavrına rağmen, AKP’nin önünü açmak ve var olan kaosu sonlandırmak için adım atması çağrısında bulunmalıyız. Bu anlamda, HDP’nin oluşacak hükümete bakanlık vermesi çok anlamlıdır. Gerekirse, Hasan Cemal’in dikkat çektiği gibi, PKK tek taraflı ateşkes yapması anlamlı olabilir. PKK’nin böylesi hayati bir konuda atacağı adım, AKP ve cumhurbaşkanını da etkileyebilir. Bu savaş halinin ağır yükü AKP,PKK ve HDP2nin omuzlarındadır. Bu işin muhatabaı bu üç argümandır. PKK lideri Öcalan2la yeniden ve zaman kaybetmeden görüşmeler başlatılmalı ve görüşmelerin sonuçları taraflarla paylaşılmalı. Sayın Öcalan’ın böylesi hayati bir konuda,Şer’den yana değil Hayir’dan yana tutum sergileyeceğine inanlardanım. Van’daki, 165 STK'nın yaptığı gibi, Tüm bölge STK’ları harekete geçirilebilinir. "EDİ BESE... ARTIK YETER. ŞER NA AŞİTİ. SAVAŞ DEĞİL BARIŞ... ...MIRIN NA JİYAN... ÖLÜM DEĞİL YAŞAM" Bu bir minnet değil, insani sorumluluktur. Birilerinin koltuk ve iktidarı için çocuklarımızı kurban etmeyelim. Haksız mıyım? Emin olun ki "LANETLİ ÖLÜME UZAK DEĞİLİZ" Ölümsüz ve Savaşsız bir dünyada yaşamak dileğiyle..