Lale Çuyrak: Öyle bir yazı yazdı'ki...

TAKİP ET

Gazetemizin Yazarlarından Lale Çuyrak; Öyle bir konu ele aldı'ki...

Gazetemizin yeni yazarı olan Lale Çuyrak Ele aldığı (U)MUTSUZUZ adlı yazısı yeryerinde oynayacak...
İşte Yazarımızın Yenı Yazısı.
Güneşin bile her sabah gülümseyerek doğduğu Dünyayı aydınlattığı Mezopotamya topraklarında insanlar artık (U)mutsuz Yüzler düşük, bakışlar acı, ne olacaksa olsun artık anlayışı hakim. Evde, caddede, sokakta, okulda hatta eğlence mekânlarında bile İnsanlar (u)mutsuz. Kimsecikler edebiyattan, sanattan, sinemadan, kitaptan, moda programlarından, vitrinlerden konuşmuyor. Herkes tedirgin.Her an heryerde bombalar patlayabilir yada serseri kurşunların hedefi olabilirim korkusuyla yaşıyor .Kadın cinayetleri oranları hızla artıyor. Şort giydi diye tekmeleniyor kadınlar. Kundaktaki çocukların küçücük bedenlerine dokunacak tecavüz edecek kadar alçaldı insanlık.Kimse hiçbir yerde güvende değil artık, her yer suç mahali... Altın günleri için toplanan kadınlarımız bile eskiden olduğu gibi kadın kadına oturup dedikodu yapmıyor. Ülkenin hali gidişatı ne olacak daha ne kadar can yanacak canları yanacak bundan konuşuyor. Her sabah çocuklarını eşlerini kapıdan okula, işe uğurlarken nasıl yüreklerinin ağızlarında olduğunu anlatıyor. Bölgede herkes Siyaset Bilimci kıvamında herkesin bir fikri var söylemeye. Dile getirmeye korktuğu ”Barış” isteminin bile yasaklandığı dillendirildiğinde dillendirenlerin aforoz edildiği ülkeleri için. Sadece kendilerinin duyabilecekleri ses tonunda haykırdıkları çığlık atmak istedikleri ama seslerinin giderek cılızlaştığı bir “Barış” ve "Huzur" çığlıkları var. Yaşanan her ölüme biraz daha alıştıkları, alıştıkları için normalleştirip kabullendikleri bir “Savaşkonsepti” var sahibi oldukları topraklarında. Bin bir zorluk bin bir güçlükle büyütüp besledikleri evlatları aynı ülkede birbirine düşman topluluklar olarak büyüyor bölünüyor savaşıyor.Ülke hiçbir dönem bu kadar kutuplaşmamıştır. “Barış” kelimesini ağzına alan herkes “Vatan haini” ilan ediliyor. Barış’ın” iyiliği “Savaş’ın” kötülüğünde kaybolup gidiyor…. Bölünmemek için bölüyorlar bizi ! Öyle bir hal aldık ki bizim gibi düşünmeyenlerle aynı ortamı paylaşamıyoruz. Orda da bölündük. Gittiğimiz mekânlar bile siyasi düşüncemize göre ayrılmış durumda. Hatta gittiğimiz mekânlarbizi potansiyel siyasi suçlu konumuna bile sokabilir hale geldi. Sırf oturduğumuz mekândan kaynaklı Polisin gelip kimlik kontrolü yapması rutin bir hal aldı ama alıştık ona da alıştık(!)her şey gibi oda olağan gelmeye başladı. Polis daha kimlik sormadan biz gösterir olduk… Milyonlarca oyla seçilmiş siyasilerimizin cezaevine hapsolmasına alıştık.Gaza alıştık, hakarete alıştık, kadınlarımızın yaşlılarımızın dövülmesine itilip kakılmasına alıştık, sokaklarda vatandaştan çok polisin olmasına alıştık en kötüsü ölümlere alıştık. Çocukların, Kadınların, yaşlıların ateşli silahlarla , bombalarla insan eliyle ölümüne alıştık ve insani duyarlılığımızı kaybettik. Bütün bu olanlara tepki olarak yaptığımız tek bir şey var. Kendimizi sevdiklerimizi korumak için eve kapatmak, Kapalı mekânlara sığınmak. Yaşanan acılara kulak tıkamak bu acılar bize ve sevdiklerimizi bulaşmasın diye dua etmek.Korumak, korunmak yapabildiğimiz tek şey bu şimdilerde. Ya korunamayanlar ya sevdiklerine eli yetişemeyenler çaresiz kalanlar onlar ne yapacak oldukları yerde ölümü sevdiklerinin ölümünü bekleyecekler. İnsanlık tarihine “utanç” olarak geçecek bir dönemin kurbanlarıyız. Yanı başımızda “insanlık” ölüyor her gün “insanlık suçu” işleniyor.Batı ,Doğu niye sessiz kalıyor, Doğu ,Batı niye sessiz kalıyor tartışması yürütüyoruz… Kardeşim sen sessiz kalıyorsun sen. Orda can pazarı yaşanırken bizi ayrıştıran bölen düzene ortak olarak sen duymuyor, sen ses vermiyorsun bu gidişata "dur" diyecek olan sensin ve bunun için hâlâ şansın var en azından birileri sana vatandaş olarak hala fikrini yasalar doğrultusunda sormak zorunda. Peki bu zor süreçte mecliste olması gereken yerde cezaevinde olan vekillerimizin siyasi kimliklerini ellerinden alarak onları ve onları seçen milyonların iradesini cezaevine tıkanlara karşı mecliste olan AKP, CHP, HDP ,MHP vekillerimiz suçlu mahcup tavrınızdan kurtulup. Haklı, mağrur ve onurlu bir şekilde demokratik yollar ve yasalar çerçevesinde bütün bu sorunların üstesinden nasıl gelebiliriz diye kafa kafaya verip çalışmanız gerekmiyor mu.Meclis sizlerin kutuplaşıp kavgayla tekmeyle tokatla yasaları geçirdiğiniz yer değil.Ülkenin kaderini belirlediğiniz yerdir. Halkın yanında Halkın iradesini temsil eden kaderini tayin eden sizlersiniz ne kadar bunun farkındasınız ? Ankara’da rahat koltuklarda çözüm bekleyenler unuttuğunuz şu ki çözüm sizde… Tüm sesini yükseltmesi gereken kesimler(sivil toplum örgütleri, siyasi partiler, basın kuruluşları)sus pus olmuş halkın sabrını test ediyor. Siz “Barışa, umuda, huzura” ses verin Halk haykırarak size eşlik eder. Öyle bir hale getirdiler ki bizi gülmeye mutlu olmaya utanır olduk. Mutlu, Umutlu Huzurlu günlerin özlemiyle yanıp tutuşurken. Maviye olan inancım tükenme noktasındayken yeniden umut etmek istiyorum, Nazım Hikmet’in dediği gibi; “Güzel günler göreceğiz çocuklar Motorları maviliklere süreceğiz Çocuklar inanın, inanın çocuklar güzel günler göreceğiz neşeli günler.