İşkenceyi 'aklama' çabası: Valiler failleri koruyor, yurttaşı öteliyor

TAKİP ET

Bölge kentlerinde son yıllarda işkence vakaları arttı. Yetkililer, her vakadan sonra fail olan polis-askeri aklama yarışına girdi. İHD İşkence ve Kötü Muamele ile Mücadele Komisyonu üyesi Yakup Güven, valilerin failleri koruduğunu, yurttaşı ötelediğini söyledi.

Son dönemde kamuoyuna yansıyan kimi olaylarla polis-asker eliyle gerçekleştirilen işkence ve kötü muamele yeniden gündemde geldi. İşkence ve kötü muameleye maruz kalan kişilerin yaşadıklarını kamuoyuna duyurmaları sonrası resmi makamlardan bu olayları soruşturmak yerine, failleri aklayan açıklamalar geliyor. Ortaya çıkan tablo, faili polis-asker olan suçların emniyet ve yargı bürokrasisi içerisinde örtbas edilmeye çalışıldığını gösteriyor. İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) hazırladığı raporlara göre, işkence özellikle bölge kentlerinde yaygınlaşıyor. 

 

9 YILDA 3 BİN 569 İŞKENCE BAŞVURUSU 

 

İHD’nin verilerine göre, bölge kentlerinde 2010-2019 yılları arası tam 3 bin 569 işkence başvurusu yapıldı. Verilere göre, fiziksel şiddeti en fazla ve en yaygın biçimde kullanan kamu görevlileri sırasıyla infaz koruma memurları (yüzde 45), polisler (yüzde 39), jandarma (yüzde 10) ve korucular (yüzde 1) şeklinde. 

 

Gözaltı merkezlerinin dışına taşan işkence vakalarının giderek yaygınlık kazandığına dikkat çeken derneğin raporlarına yansıyan yeni işkence metotlarından biri ise “köpekle işkence”. 

 

Köpekle işkence Diyarbakır’da yaşanan iki olayla kamuoyunun gündemine girdi. Ancak bu her iki olayda da Valilik tarafından yapılan açıklamalarda mağdurları suçlanıp, faillerin aklandığı bir dil kullanıldı. 

 

Kentte son dönemde yapılan operasyonlarda köpeklerin sıklıkla kullanıldığı, girilen evlerde içeride kimlerin bulunduğuna bakılmadan çocuk, yaşlı ve kadınların üzerine köpeklerin salındığı, bu durumun ciddi yaralanmalara ve psikolojik tahribatlara neden olduğu belirtiliyor. Bölgede valilikler tarafından “işkenceyi” aklayan 4 olayı derledik. 

 

1’İNCİ OLAY: İŞKENCE EDİP, FOTOĞRAFLARINI PAYLAŞTILAR

 

Diyarbakır'ın Bağlar ilçesi 5 Nisan Mahallesi'nde 30 Mayıs'ta bir polis memurunun öldürülmesi olayının şüphelileri Muhammed Emir Cura ve Ferit Aytekin, teslim oldukları karakolda işkenceye maruz kaldı. Uygulanan bu işkencenin fotoğrafları ise sosyal medyada paylaşıldı.

 

Bu durumun tepkilere yol açması üzerine Valilik’ten yapılan açıklamada, işkence iddiaları yalanlanmış, şüpheli Cura'nın yakalandığı, dilinin altında ve kemer bölgesinde jilet sakladığı ileri sürülmüştü.

 

Valiliğin açıklamasında ellerinin önden kelepçelendiği savunulsa da Cura’nın paylaşılan fotoğraflarında elleri arkadan kelepçiydi. Bu açıklamanın yapıldığı gün, İl Emniyet Müdürlüğü’nde çekilip, Cura olduğu öne sürülen kişinin işkence gördüğü görüntüler yine sosyal medya platformlarında kimi kişilerce paylaşıldı.

 

2’NCİ OLAY: EVLERİNDE İŞKENCE GÖRDÜLER

 

İşlenen polis cinayeti sonrası Muhammed Emir Cura’yı yakalamaya yönelik başlatılan operasyonda olayla hiçbir ilgisi bulunmayan bir ailenin evine de baskın yapıldı. Evin kapısını kırarak içeri giren polislerin, beraberlerindeki köpekleri Şeyhmus ve Menice Yılmaz çiftinin üzerine saldı.

 

Köpekli işkenceye maruz kalan çiftin, 31 Mayıs gecesi gittikleri Selahattin Eyyubi Devlet Hastanesi’nde yapılan muayenelerinde vücutlarının çeşitli bölgelerinde köpek ısırığı olduğu tespit edilip, sağlık raporuna işlendi.

 

Fakat Valilik, bu olaya dair yine "İddia edildiği şekilde ikamet içerisindeki şahıslara operasyon köpeği marifetiyle kasıtlı bir saldırı olmamıştır" açıklamasında bulundu. Yılmaz çiftinin avukatı Selameddin Varol ise, önce fiziki şiddet gören müvekkillerine sonrasında bilinçli bir şekilde köpeklerin saldırtıldığını söyledi. 

 

3’ÜNCÜ OLAY: SEVİL ROJBİN'E KÖPEKLİ SALDIRI 

 

Mardin’den yürütülen bir soruşturma gerekçesiyle 26 Haziran akşamı Diyarbakır’daki evine düzenlenen baskınla gözaltına alınan Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu ve Tevgera Jinên Azad (TJA) üyesi Sevil Rojbin Çetin’e işkence yapıldığının fotoğrafları, avukatı aracılığıyla paylaşıldı. 

 

Çetin’in iki bacağında köpek ısırması, belinde ayakkabı izi, dudağında patlama, vücudunun ve kollarının her yerinde darp ve cebir izi olduğu sağlık raporu ile belgelendi. Tüm kanıtlara rağmen Diyarbakır Valiliği, inkar yoluna gitti, Çetin’i suçladı. 

 

Valilik, “Operasyon köpeği marifetiyle kasıtlı bir saldırının” söz konusu olmadığını, Çetin’e yönelik “kademeli oranda zor kullanıldığı”nı iddia etti. Müvekkillerinin fotoğrafları çekip paylaşan avukatı hakkında ise soruşturma başlatıldı.

 

4’ÜNCÜ OLAY: ÇOCUKLARA İŞKENCE

 

Van’ın İpekyolu ilçesine bağlı Hacıbekir mahallesinde Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilişinin yıl dönümü olan 15 Şubat 2019’da önce "eylem gerçekleştirmeye hazırlandıkları" iddiasıyla gözaltına alınan çocuklardan 3’ü gözaltı sırasında ve ardından götürüldükleri Tuşba Polis Karakolunda ağır işkenceye maruz kaldı. 

 

İşkence gördükleri rapora da yansıyan çocuklar için Van Barosu savcılığa suç duyurusunda bulundu. Çocuklar, kafalarına ayak ve silah dipçikleriyle vurulduğunu, yüzlerinin ve vücutlarının yumruklandığını, ayrıca kafalarının klozete sokulduğunu belirtti. Çocuklara yapılan işkence Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden alınan raporla da kanıtlandı.

 

Emniyet Genel Müdürlüğü, gözaltına alınan çocuklara işkence yapıldığı iddialarının gerçeği yansıtmadığı, söz konusu şüpheliler hakkındaki tüm işlemlerin hukuka uygun şekilde yerine getirildiğini savundu.

 

GÜVEN: PEŞİN HÜKÜMLÜ YARGILAMALAR YAPILIYOR

 

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi İşkence ve Kötü Muamele ile Mücadele Komisyonu üyesi Yakup Güven, artış gösteren işkence vakaları ve kamuoyunun gündemine oturan işkence vakalarına dair yapılan resmi açıklamalara ilişkin konuştu. Güven, işkence vakalarının teferruata girilmeden, yeterli ve etkili soruşturma yürütülmeden üstünün kapatıldığını ifade etti.

 

İşkence vakalarından sonra valiliklerce yapılan açıklamaları anımsatan Güven, "Valilik, şikayetin adliyeye ulaşmasından önce somut olayda kolluk görevlilerin herhangi bir kasti saldırısının olmadığını, fiziksel şiddetin kolluk tarafından kasten yapılmadığını, hatta çoğu kez kolluğun mağduru korumak istediğine dair açıklamalarda bulunuyor. Dolayısıyla bu açıklamalar, olay hakkında bir cezai işlemin yapılmayacağını, vakaların pasif ve peşin hükümlü bir kovuşturmaya tabi tutulacağını açıkça ortaya koyuyor" dedi.

 

MAĞDURUN BEYANLARINA İTİMAT EDİLMİYOR

 

Devletin etkin bir yargılamayla failler hakkında yasal süreçleri başlatması gerektiğini vurgulayan Güven, "Fakat biz somut olaylarda şunu görüyoruz: Devlet görevlisinin yaptığı işkence veya cinsel saldırı olaylarında, vali gibi ciddi bir müessese, vatandaşın yerine, kendi memurunu koruma refleksi gösteriyor. Memur, yaşam hakkının tehdit edilmesinin önüne geçen kişidir. Ama vakalarda memurun direk yaşam hakkını tehdit eden kişi konumunda olduğunu görüyoruz. Valilikler işkence veya taciz olaylarının üzerine gitmesi gerekirken, şaşırtıcı bir şekilde kendi memurunu koruyan, vatandaşını öteleyen, mağdurun peşin olarak beyanlarına itimat etmeyen bir yaklaşım sergiliyor " diye belirtti. 

 

İŞKENCE GÜN YÜZÜNE ÇIKMIYOR!

 

Yayınladıkları işkence raporunda, vaka sayılarının gerçek rakamların çok altında olduğuna dikkati çeken Güven, "Çünkü mağdurların çoğu etkin bir şekilde haklarını kullanmaktan imtina ediyor. Devletle arasında ciddi bir husumet girmesinden çekiniyor. Sessiz kalarak yargılanacağı dosyadan daha iyi bir karar çıkmasını umuyor. Bu sebeplerden dolayı mağdurlar, ciddi fiziksel saldırıya uğradıkları halde derneğimize başvurmayabiliyorlar. Bu konuda kolluk tarafından uygulanan şiddetin önüne geçilmesi adına, hem insan hakları örgütlerine hem de işkenceyi önleme açısından sorumluğu olan devletin ciddi bir çaba ortaya koyması gerekiyor" ifadelerini kullandı.

 

TOPLUM TEHDİT EDİLİYOR

 

İşkence fotoğraflarının kolluk kuvvetleri tarafından sosyal medya platformlarında paylaşılmasına da değinen Güven, "Son dönemde bazı vakalarda tanık olduk ki, işkenceye ilişkin görsel paylaşmaktan beis görmüyorlar.  Bunu paylaşan memurların şöyle bir durumda olduklarını görüyoruz: İşledikleri fiillerden ceza almayacaklarını düşünüyorlar, daha ciddisi ise o fotoğraflarla insanları, toplumu tehdit ediyorlar. Yani bizim işkence yapma gücümüz var. İşkence yapma meşrutiyetimiz var. İşlediğimiz fiillerden dolayı ceza alamayacağımızın bilincindeyiz. Kişi hangi suçu işlemiş ya da işlememiş bunu bilecek pozisyonda değiliz. Ama kişinin bir suç işlediği varsayımında bile hiç kimsenin bu kişiye işkence yapma hakkı, yetkisi yoktur. Dolayısıyla fotoğrafları paylaşan kişi kanunun üstünde olduğunu düşünüyor. Güç gösterisi yapıyor" şeklinde konuştu.

MA