Botan, dilekçesinde şunları dile getirdi :
Kürtlerin dilleriyle, kültürleriyle ve tarihleriyle üzerinde yaşadığı kadim topraklara “Kürdistan” denir. Bilimsel ve tarihsel bu realiteye rağmen Meclis Genel Kurulu’nda Kürdistan kelimesi yasaklanırken “Kürt illeri, Kürdistan coğrafyası” ise reddedilmektedir. Oysa bilinmektedir ki Selçuklular tarafından da kullanılan “Kürdistan” Osmanlı İmparatorluğu’nda “Kürdistan Eyaleti” adıyla bir idari birimin adı olmuştur. Aynı şekilde kurucu iradeye sahip Birinci Meclis’te Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ve asli unsuru olan Kürtlerin yaşadıkları topraklar Kürdistan olarak tanınırken “Kürdistan Mebusu” şeklindeki ifadeler tutanaklara geçmiştir.
Tarih kaynakları incelendiğinde de Kürdistan’dan Kürt ulusunun üzerinde meskun olduğu coğrafya olarak bahsedildiği görülmektedir. Dolayısıyla antik çağ tarihçilerinden Heredot’un (MÖ.484-425) ve ardılları Ksenophon (MÖ. 430-355) ile Strabon’un (MÖ. 64- MS. 24) eserlerinde de Kürtlere yer verilirken “Kürdistan” kelimesi antik çağ kaynaklarında “Kurda, Kardaka, Corduênê, Kardukh, Bakarda, Kuhistan” şeklinde geçmektedir. Yakın tarihe doğru gelindiğinde ise bizzat Kaşgarlı Mahmut 11’inci yüzyılda yazdığı Türkçenin ilk sözlüğü sayılan “Divânü Lügâti’t-Türk” adlı eserinde
Kürtlerin yaşadığı coğrafyayı “Arzu’l-Ekrad” (Kürtlerin ülkesi) şeklinde tanımlamıştır.
Aynı şekilde Kazvinli Hamdullah Mustevfi’nin 1340’ta yazdığı “Nuzhetu’l-Kulûb”; Katip Çelebi’nin XVII. yüzyılda yazdığı “Cihannüma” ve Evliya Çelebi’nin yazdığı Seyehatname’de de Kürdistan’ın varlığı ve sınırları açıkça yer almaktadır. Dolayısıyla Kürdistan realitesi bizzat Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 19 Kasım 2013 yılında AKP Meclis Grup toplantısındaki “Şurada 90 yıl, 100 yıl öncesine gidin. (…) Kürt kelimesini o Meclis’te görecekler. Gürcü, Laz, Arap, Boşnak kelimelerini o zabıtlarda görecekler. Kürdistan kelimesini o Meclis zabıtlarında görecekler. (…) Şöyle biraz daha geçmişe, Osmanlı’ya gittikleri zaman Doğu, Güneydoğu’nun Kürdistan eyaleti olduğunu görecekler. Bunlar bizim tarihimizin bize devrettiği mirastır.” sözleriyle tasdik edilmiştir.
Buna rağmen tarihsel ve kültürel mirasın bir parçası olan Kürdistan, bugün AKP – MHP ittifakı tarafından reddedilmektedir. Hatta Kürdistan ifadesinden dolayı önergeler iade edilmekte, konuşmalar kesilmekte ve hatipler saldırıya maruz kalmaktadır. Öyle ki 13.12.2017 tarihli 36. Birleşim’de Halkların Demokratik Partisi (HDP) Urfa Milletvekili Osman Baydemir, konuşmasında “Kürdistan” kelimesi geçtiği için Meclis Genel Kurulu’ndan çıkarılarak para cezasına çarptırılmıştır. Bu uygulama, kürsü dokunulmazlığı ve ifade hürriyeti ile örtüşmediği gibi Kürtleri ötekileştiren ve reddeden bir uygulama olarak tarihe geçmiştir.
Aynı şekilde 26’ncı dönem komisyon ve Genel Kurul tutanakları incelendiğinde “Kürdistan” tabirinin de cümle içinde ilk harfi küçük yazıldığı ve kelimenin sonuna gelen çekim eklerinin kesme işaretiyle ayrı yazılmadığı görülmüştür. Kürtleri küçümseyen bu uygulama, aynı zamanda Kürt kimliğine açık bir saldırıdır. Kürt kimliğine yönelik bu saldırı bilinçli bir şekilde sürdürüldüğü anlaşılmaktadır; çünkü 24’üncü dönem yasama çalışmalarına ait tutanaklar incelendiğinde; sıklıkla geçmesine rağmen “Kürdistan” tabirinin tutanaklara yazım kurallarına uygun bir şekilde doğru olarak geçirildiği görülmektedir. Bunun üzerine verdiğimiz soru önergelerine cevap verilmezken tutanakların düzeltilmesi için verdiğimiz dilekçe de “kürdistan diye bir yer yoktur.” Şeklinde cevaplandırılmıştır. Bu yaklaşım bilimsel ve tarihsel gerçeklerle örtüşmediği için iknadan uzaktır.
Bu nedenle Kürt realitesinin coğrafyasına yönelik önyargıların ortadan kaldırılması ve “Kürdistan” ifadesinin karşıladığı kültürel ve tarihsel varlığın bilimsel olarak ortaya çıkarılması konusunda TBMM bünyesinde görev üstlenebilecek birçok dilbilimci ve tarihçi akademisyen milletvekili mevcuttur. Dolayısıyla TBMM çatısı altında uygun bir tarihte Kürdistan konulu bir çalıştayın düzenlenmesini saygılarımla arz ederim.
Lezgin BOTAN
Kürtlerin dilleriyle, kültürleriyle ve tarihleriyle üzerinde yaşadığı kadim topraklara “Kürdistan” denir. Bilimsel ve tarihsel bu realiteye rağmen Meclis Genel Kurulu’nda Kürdistan kelimesi yasaklanırken “Kürt illeri, Kürdistan coğrafyası” ise reddedilmektedir. Oysa bilinmektedir ki Selçuklular tarafından da kullanılan “Kürdistan” Osmanlı İmparatorluğu’nda “Kürdistan Eyaleti” adıyla bir idari birimin adı olmuştur. Aynı şekilde kurucu iradeye sahip Birinci Meclis’te Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ve asli unsuru olan Kürtlerin yaşadıkları topraklar Kürdistan olarak tanınırken “Kürdistan Mebusu” şeklindeki ifadeler tutanaklara geçmiştir.
Tarih kaynakları incelendiğinde de Kürdistan’dan Kürt ulusunun üzerinde meskun olduğu coğrafya olarak bahsedildiği görülmektedir. Dolayısıyla antik çağ tarihçilerinden Heredot’un (MÖ.484-425) ve ardılları Ksenophon (MÖ. 430-355) ile Strabon’un (MÖ. 64- MS. 24) eserlerinde de Kürtlere yer verilirken “Kürdistan” kelimesi antik çağ kaynaklarında “Kurda, Kardaka, Corduênê, Kardukh, Bakarda, Kuhistan” şeklinde geçmektedir. Yakın tarihe doğru gelindiğinde ise bizzat Kaşgarlı Mahmut 11’inci yüzyılda yazdığı Türkçenin ilk sözlüğü sayılan “Divânü Lügâti’t-Türk” adlı eserinde
Kürtlerin yaşadığı coğrafyayı “Arzu’l-Ekrad” (Kürtlerin ülkesi) şeklinde tanımlamıştır.
Aynı şekilde Kazvinli Hamdullah Mustevfi’nin 1340’ta yazdığı “Nuzhetu’l-Kulûb”; Katip Çelebi’nin XVII. yüzyılda yazdığı “Cihannüma” ve Evliya Çelebi’nin yazdığı Seyehatname’de de Kürdistan’ın varlığı ve sınırları açıkça yer almaktadır. Dolayısıyla Kürdistan realitesi bizzat Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 19 Kasım 2013 yılında AKP Meclis Grup toplantısındaki “Şurada 90 yıl, 100 yıl öncesine gidin. (…) Kürt kelimesini o Meclis’te görecekler. Gürcü, Laz, Arap, Boşnak kelimelerini o zabıtlarda görecekler. Kürdistan kelimesini o Meclis zabıtlarında görecekler. (…) Şöyle biraz daha geçmişe, Osmanlı’ya gittikleri zaman Doğu, Güneydoğu’nun Kürdistan eyaleti olduğunu görecekler. Bunlar bizim tarihimizin bize devrettiği mirastır.” sözleriyle tasdik edilmiştir.
Buna rağmen tarihsel ve kültürel mirasın bir parçası olan Kürdistan, bugün AKP – MHP ittifakı tarafından reddedilmektedir. Hatta Kürdistan ifadesinden dolayı önergeler iade edilmekte, konuşmalar kesilmekte ve hatipler saldırıya maruz kalmaktadır. Öyle ki 13.12.2017 tarihli 36. Birleşim’de Halkların Demokratik Partisi (HDP) Urfa Milletvekili Osman Baydemir, konuşmasında “Kürdistan” kelimesi geçtiği için Meclis Genel Kurulu’ndan çıkarılarak para cezasına çarptırılmıştır. Bu uygulama, kürsü dokunulmazlığı ve ifade hürriyeti ile örtüşmediği gibi Kürtleri ötekileştiren ve reddeden bir uygulama olarak tarihe geçmiştir.
Aynı şekilde 26’ncı dönem komisyon ve Genel Kurul tutanakları incelendiğinde “Kürdistan” tabirinin de cümle içinde ilk harfi küçük yazıldığı ve kelimenin sonuna gelen çekim eklerinin kesme işaretiyle ayrı yazılmadığı görülmüştür. Kürtleri küçümseyen bu uygulama, aynı zamanda Kürt kimliğine açık bir saldırıdır. Kürt kimliğine yönelik bu saldırı bilinçli bir şekilde sürdürüldüğü anlaşılmaktadır; çünkü 24’üncü dönem yasama çalışmalarına ait tutanaklar incelendiğinde; sıklıkla geçmesine rağmen “Kürdistan” tabirinin tutanaklara yazım kurallarına uygun bir şekilde doğru olarak geçirildiği görülmektedir. Bunun üzerine verdiğimiz soru önergelerine cevap verilmezken tutanakların düzeltilmesi için verdiğimiz dilekçe de “kürdistan diye bir yer yoktur.” Şeklinde cevaplandırılmıştır. Bu yaklaşım bilimsel ve tarihsel gerçeklerle örtüşmediği için iknadan uzaktır.
Bu nedenle Kürt realitesinin coğrafyasına yönelik önyargıların ortadan kaldırılması ve “Kürdistan” ifadesinin karşıladığı kültürel ve tarihsel varlığın bilimsel olarak ortaya çıkarılması konusunda TBMM bünyesinde görev üstlenebilecek birçok dilbilimci ve tarihçi akademisyen milletvekili mevcuttur. Dolayısıyla TBMM çatısı altında uygun bir tarihte Kürdistan konulu bir çalıştayın düzenlenmesini saygılarımla arz ederim.
Lezgin BOTAN